• İnsanların ibâdetlerinin ifsâd olmaması için verilen büyük mücâdele...
  • Sultan III. Ahmed Çeşmesi- İstanbul

 

Vakfımızın Kurucusu ve Başkanı Sayın Bülent Gençer’in Hocaları Hüseyin Hilmi Işık Hazretleri ile tanışmaları:

Sayın Bülent Gençer, hocalarıyla tanışmalarını hülâsa olarak aşağıdaki gibi bildirmiştir:

"1959 senesinde, Erzincan Askerî Lisesi son sınıfında 18 yaşında iken, 6 yıllık Kıdemli Öğretmen Albay Hüseyin Hilmi Işık “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretleri Kimyâ dersimize geldi. 1959 senesinde bizlere hocaları seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerini anlatması kısaca aşağıdaki gibidir."

Bundan tam 30 sene önce idi. 1929 senesinde, kerâmetler ve hârikalar hazînesi, ilm deryâsı Abdülhakîm efendi, önce rü’yâda sonra Bâyezîd Câmi’inde karşıma çıkdı. Bâyezîd Câmi’i şerîfinde va’zlarına sonra evine gitdim. Sohbetleri o kadar tatlı, o kadar fâideli idi ki, çok def’a sabâhdan gece yarısına kadar yanlarından ayrılmazdım. Şimdi o sohbetleri hâtırladığım ânlar, hayâtımın en zevkli dakîkaları olmaktadır.

Dört mezhebin inceliklerine vâkıf, derin âlim, mürşid-i kâmil seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerinin nûrlu yüzünü görmek ve gönül hastalarına şifâ olan, hikmet dolu sözlerini işitmek ve Allahü teâlânın her ân rahmetle ve muhabbetle tecellî etdiği Resûlünün mubârek kalbinden fışkırıp, o yüce Peygamberin vârisleri olan Ulema-i râsihînin temiz kalblerinden dolaşarak gelen feyzlerin, bereketlerin hazînesi o hakîkî Velînin teveccühlerine kavuşmak istedim. Eyyüb sultânda, Gümüşsuyu tepesindeki evine gitdim. Her adım atdıkça, sıkıntım azalıyor, neş’em ve sevincim artıyordu. Heybetinden ve edebimden mubârek yüzüne bakamıyordum.

Abdülhakîm efendi, İstanbulda, Sultân Selîm Câmi-i şerîfi bahçesindeki Medrese-tül-mütehassisînde tesavvuf müderrisi (yani ilâhiyyat fakültesinde, tesavvuf kürsîsi, ordinaryüs profesörü) idi. Eyyüb Sultân, Fâtih, Bâyezîd, Bakırköy, Kadıköy, Beyoğlunda Ağa câmi’i şerîfi, Beşiktaşta Sinan Paşa Câmi’i şerîfi kürsîlerinde va’zlar etdi.

Üniversite mensûbları, fen ve devlet adamları, çözülemez sandıkları güç bilgileri sormağa gelir, sohbetinde, dersinde, bir sâat kadar oturunca, cevâbını alır, sormağa lüzûm kalmadan, o bilgi ile doymuş olarak geri dönerdi. Teveccühünü, sevgisini kazananlar, sayısız kerâmetler görürdü. Çok mütevâzı, pek alçak gönüllü idi. gibi bu kısa yazıda bildirilemeyen pek çok üstünlük ve kerâmetlerini anlatırlardı. Bülent Gençer o günleri şöyle anlatmaktadır;

Hocamız Hüseyin Hilmi Işık hazretlerinden, seyyid Abdülhakîm Hazretlerini dinleyerek âşık olduk. Erzincan Askerî Lisesini bitirip, Ankara-Dikmen’de bulunan  Kara Harb Okulu’na geldiğimizde, ilk fırsatta 1960 senesinin Eylül ayından itibaren, Keçiören-Bağlumdaki Kabr-i şerîfini ziyâret etmekle şereflendik. Pazar günleri sabahleyin okuldaki 3-5 arkadaşımızla Dikmen’deki Kara Harb Okulundan, yaya olarak Bağlum Nahiyesine gider, kabr-i şerîfi ziyâret eder ve Bağlumda ikindi namazını kıldıkdan sonra, yine yaya olarak Kara Harb Okuluna dönerdik. Bu ziyâretlere gidişlerimizi hâtırladıkça zevkına doyum olmamakta ve o günlerimizi hasretle anmaktayız."

1964 senesi Kasım ayında, Askerî NATO Tatbikatında mayın kazasından sonra, Hocası Hüseyin Hilmi Işık hazretlerine “rahmetullahi aleyh”, bu kaza söylenince; Bülent’in bu kazadan kurtulması Efendi Hazretlerine olan muhabbetindendir. Yoksa bu kazada parçası bulunmazdı. buyurmuşlardır. İşte bu kazadan kurtulmak, “Bülent Gençer Vakfı”nın kurulması, “Işık Hüzmesi” dergisinin çıkması ve muhtevasında anlatılan bütün hizmetlerin kaynağı, yapılan ve halen yapılmakta olan bütün hizmetlerin de başlangıcı, Hocası “rahmetullahi teâlâ aleyh” ile tanışması ve Efendi hazretlerine “kuddise sirruh” muhabbetleri olmuştur.

Şimdi “Işık Hüzmesi”dergisinin çıkmasını nasîb eden Allahü teâlâya hamd ediyoruz ve çıkmasına vesîle olan ile emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyor, teşekkür ve düâ ediyoruz. 



Ahmed Kömeli     
Bülent Gençer
Vakfı